Akılcılık Mürcıe ve Ebu Hanife Ãizgisinde Bir OluÅum Olarak Ashabu'r - Rey
İndirimli Fiyat :
36,00
9786257002295
564278
https://www.mdallstore.com/aka-lca-la-k-ma-1-4rca-e-ve-ebu-hanife-a-izgisinde-bir-olua-um-olarak-ashabur-rey
Akılcılık Mürcıe ve Ebu Hanife Ãizgisinde Bir OluÅum Olarak Ashabu'r - Rey
36.00
Akıl, insanın en temel vasfıdır. Akıl sahibi olma noktasında tüm insanlar eÅit olmakla birlikte, bütün
insanların aklını diÄerleriyle eÅit bir Åekilde kullandıÄını söylemek mümkün deÄildir. Bu durumu etkileyen
pek çok faktörden söz edilebilir. En genel ifadesiyle, sosyal çevre, biyolojik yapı ve zihinsel hazır olma
durumu bu farklılıÄın en temel etkenlerindendir. Bununla birlikte tüm bu farklılıklara raÄmen akıl, insanın
olduÄu her yerde nüfuzunu korumuÅtur.
Dinin kendisinin, insanın akılla olan bu yakın iliÅkisini yadırgamadıÄı hatta tavsiye ettiÄi bir gerçektir. Ä°slâm
düÅüncesi içerisinde de akıl, inananlar nezdinde nüfuz alanını daima muhafaza etmiÅtir. Ãünkü bizzat
Kur'an'da aklın insan için ehemmiyeti sık sık vurgulanmıŠve insanlara akıl yürütmeleri tavsiye edilmiÅtir.
Ãstelik Kur'an, muhatap olarak doÄrudan akıl sahiplerini almıÅ, zanna ve hevaya uyanları muhatap olarak
kabul etmemiÅtir. Böylece, dini anlama noktasında akıl, Ä°slâm dininin de bunu öngören ilkelerinin etkisiyle
ana kaynaklardan biri olarak kabul edilmiÅtir. Bu yönüyle akıl, tüm inananların mecburi dayanak noktası
olmakla birlikte, özellikle itikadî, siyasî ve fıkhî meselelere tatbik edilmesi, kiÅilerin zihniyet yapılarının
elverdiÄi ölçüde gerçekleÅmiÅtir. Bu yüzden bazı kimseler, akla diÄerlerine göre daha fazla önem vermiÅler
ve siyasî, itikadî ve fıkhî meselelerde farklı bir tavır geliÅtirmiÅlerdir. Ä°slâm düÅüncesinde aklın nüfuz alanını
geniÅleten bu kimseler, en genel olarak akılcı Åahsiyetler olarak isimlendirilecektir. Zira özellikle Hicrî
birinci asırda, aklın kullanımının sadece bazı gruplar ekseninde sınırlı kalmadıÄı görülmektedir. Henüz Hz.
Peygamber zamanında aklın nüfuzunu geniÅleten söylemlere yer verilmiÅ, sahabe içerisinden de pek çok
kimse bunu mecbur bırakan zihniyet yapıları gereÄi Kur'an'ın aklı kullanma konusundaki tavsiyelerini uyma
konusunda çaba göstermiÅlerdir. Ä°slâm düÅüncesi içerisinde akla verilen bu öneme raÄmen, sahip oldukları zihin yapısı gereÄi, aklın
kullanımını bir sorumluluk olarak göremeyen ve aklın bilgi kaynaÄı olarak kullanılmasını doÄru görmeyen
bazı kimseler tarafından aklın özellikle dini algılama noktasındaki nüfuzu yadırganmıÅtır. Bu durum aklın
Ä°slâm düÅüncesi içerisindeki hâkimiyet alanını tartıÅma mevzuu haline getirilmiÅtir. Aklın dini meseleler
üzerinde kullanımı Hicrî ikinci asırdan itibaren Ashâbu'l-Hadîs tarafından ciddi bir Åekilde tenkit edilmiÅtir.
Åüphesiz bu söylem biçiminin aklın Ä°slâm düÅüncesi içerisindeki yeri hakkındaki iddialarını bir zihniyet
sorunu olarak görmek gerekir. Ancak bu sorununun tezahürlerinin günümüze kadar uzanmıŠolması bizi
Ä°slâm düÅüncesi içerisinde varlıÄı göz ardı edilemeyen akılcı damarın tezahürlerini ortaya koymaya
yöneltmiÅtir.
Bu yönüyle öncelikle, biz bu çalıÅmamızda aklın kullanımının Hazreti Peygamber ile baÅlayan ve sahabe ve
tabiun ile devam eden toplumsal tezahürlerine, siyasî meseleler üzerinde özelikle Mürciî önderler tarafından
yürütülen ve akılcılık fikri gereÄi geliÅtirilen birlik ve eÅitlik fikrine ve îtikâdî meseleler üzerinde kafa
yormayı tercih eden tüm akılcı Åahsiyetlere ve fikirlerine yer vereceÄiz. Ardından Ä°slâm düÅüncesi içerisinde
akılcı zihin yapısıyla, dini doÄru anlama noktasında vazgeçilmez bir yeri olan ve akılcılıÄın önderlerinden
olan Ebû Hanife'nin zihin yapısının îtikâdî ve fıkhî görüÅleri üzerindeki tezahürlerinden bahsedeceÄiz.
Ãçüncü bölümde ise Ashâbu'r-Rey ve Ashâbu'l-Hadîs ekseninde gerçekleÅen ve Ebu Hanife ve ashabının
odak noktasını teÅkil ettiÄi farklılaÅmanın boyutlarını ortaya koymaya çalıÅacaÄız.
Beni bu konuyu çalıÅmaya teÅvik eden ve fikirleriyle bana her daim yön veren deÄerli danıÅman hocam Prof.
Dr. Hasan Onat'a, çalıÅmamın her aÅamasında desteÄini esirgemeyen ve konu hakkındaki çalıÅmalarından
çokça istifade ettiÄim kıymetli hocam Prof. Dr. Sönmez Kutlu'ya, deÄerli yardımlarından ötürü Prof.Dr.
Fatih Yahya Ayaz'a ve Doç Dr. Yusuf Gökalp'e teÅekkürlerimi sunarım. Son olarak desteÄini ve varlıÄını
her daim yanımda hissettiÄim çok deÄerli dostum Aygül Düzenli'ye, çalıÅmalarımın güçlüklerine katlanan ve
her daim destekçim olan sevgili eÅim Sadık Eren'e ve hayatım boyunca bana öÄrettiklerini en kıymetli
hazinem olarak gördüÄüm sevgili anne ve babama teÅekkürlerimi sunarım.
insanların aklını diÄerleriyle eÅit bir Åekilde kullandıÄını söylemek mümkün deÄildir. Bu durumu etkileyen
pek çok faktörden söz edilebilir. En genel ifadesiyle, sosyal çevre, biyolojik yapı ve zihinsel hazır olma
durumu bu farklılıÄın en temel etkenlerindendir. Bununla birlikte tüm bu farklılıklara raÄmen akıl, insanın
olduÄu her yerde nüfuzunu korumuÅtur.
Dinin kendisinin, insanın akılla olan bu yakın iliÅkisini yadırgamadıÄı hatta tavsiye ettiÄi bir gerçektir. Ä°slâm
düÅüncesi içerisinde de akıl, inananlar nezdinde nüfuz alanını daima muhafaza etmiÅtir. Ãünkü bizzat
Kur'an'da aklın insan için ehemmiyeti sık sık vurgulanmıŠve insanlara akıl yürütmeleri tavsiye edilmiÅtir.
Ãstelik Kur'an, muhatap olarak doÄrudan akıl sahiplerini almıÅ, zanna ve hevaya uyanları muhatap olarak
kabul etmemiÅtir. Böylece, dini anlama noktasında akıl, Ä°slâm dininin de bunu öngören ilkelerinin etkisiyle
ana kaynaklardan biri olarak kabul edilmiÅtir. Bu yönüyle akıl, tüm inananların mecburi dayanak noktası
olmakla birlikte, özellikle itikadî, siyasî ve fıkhî meselelere tatbik edilmesi, kiÅilerin zihniyet yapılarının
elverdiÄi ölçüde gerçekleÅmiÅtir. Bu yüzden bazı kimseler, akla diÄerlerine göre daha fazla önem vermiÅler
ve siyasî, itikadî ve fıkhî meselelerde farklı bir tavır geliÅtirmiÅlerdir. Ä°slâm düÅüncesinde aklın nüfuz alanını
geniÅleten bu kimseler, en genel olarak akılcı Åahsiyetler olarak isimlendirilecektir. Zira özellikle Hicrî
birinci asırda, aklın kullanımının sadece bazı gruplar ekseninde sınırlı kalmadıÄı görülmektedir. Henüz Hz.
Peygamber zamanında aklın nüfuzunu geniÅleten söylemlere yer verilmiÅ, sahabe içerisinden de pek çok
kimse bunu mecbur bırakan zihniyet yapıları gereÄi Kur'an'ın aklı kullanma konusundaki tavsiyelerini uyma
konusunda çaba göstermiÅlerdir. Ä°slâm düÅüncesi içerisinde akla verilen bu öneme raÄmen, sahip oldukları zihin yapısı gereÄi, aklın
kullanımını bir sorumluluk olarak göremeyen ve aklın bilgi kaynaÄı olarak kullanılmasını doÄru görmeyen
bazı kimseler tarafından aklın özellikle dini algılama noktasındaki nüfuzu yadırganmıÅtır. Bu durum aklın
Ä°slâm düÅüncesi içerisindeki hâkimiyet alanını tartıÅma mevzuu haline getirilmiÅtir. Aklın dini meseleler
üzerinde kullanımı Hicrî ikinci asırdan itibaren Ashâbu'l-Hadîs tarafından ciddi bir Åekilde tenkit edilmiÅtir.
Åüphesiz bu söylem biçiminin aklın Ä°slâm düÅüncesi içerisindeki yeri hakkındaki iddialarını bir zihniyet
sorunu olarak görmek gerekir. Ancak bu sorununun tezahürlerinin günümüze kadar uzanmıŠolması bizi
Ä°slâm düÅüncesi içerisinde varlıÄı göz ardı edilemeyen akılcı damarın tezahürlerini ortaya koymaya
yöneltmiÅtir.
Bu yönüyle öncelikle, biz bu çalıÅmamızda aklın kullanımının Hazreti Peygamber ile baÅlayan ve sahabe ve
tabiun ile devam eden toplumsal tezahürlerine, siyasî meseleler üzerinde özelikle Mürciî önderler tarafından
yürütülen ve akılcılık fikri gereÄi geliÅtirilen birlik ve eÅitlik fikrine ve îtikâdî meseleler üzerinde kafa
yormayı tercih eden tüm akılcı Åahsiyetlere ve fikirlerine yer vereceÄiz. Ardından Ä°slâm düÅüncesi içerisinde
akılcı zihin yapısıyla, dini doÄru anlama noktasında vazgeçilmez bir yeri olan ve akılcılıÄın önderlerinden
olan Ebû Hanife'nin zihin yapısının îtikâdî ve fıkhî görüÅleri üzerindeki tezahürlerinden bahsedeceÄiz.
Ãçüncü bölümde ise Ashâbu'r-Rey ve Ashâbu'l-Hadîs ekseninde gerçekleÅen ve Ebu Hanife ve ashabının
odak noktasını teÅkil ettiÄi farklılaÅmanın boyutlarını ortaya koymaya çalıÅacaÄız.
Beni bu konuyu çalıÅmaya teÅvik eden ve fikirleriyle bana her daim yön veren deÄerli danıÅman hocam Prof.
Dr. Hasan Onat'a, çalıÅmamın her aÅamasında desteÄini esirgemeyen ve konu hakkındaki çalıÅmalarından
çokça istifade ettiÄim kıymetli hocam Prof. Dr. Sönmez Kutlu'ya, deÄerli yardımlarından ötürü Prof.Dr.
Fatih Yahya Ayaz'a ve Doç Dr. Yusuf Gökalp'e teÅekkürlerimi sunarım. Son olarak desteÄini ve varlıÄını
her daim yanımda hissettiÄim çok deÄerli dostum Aygül Düzenli'ye, çalıÅmalarımın güçlüklerine katlanan ve
her daim destekçim olan sevgili eÅim Sadık Eren'e ve hayatım boyunca bana öÄrettiklerini en kıymetli
hazinem olarak gördüÄüm sevgili anne ve babama teÅekkürlerimi sunarım.
- Açıklama
- Akıl, insanın en temel vasfıdır. Akıl sahibi olma noktasında tüm insanlar eÅit olmakla birlikte, bütün
insanların aklını diÄerleriyle eÅit bir Åekilde kullandıÄını söylemek mümkün deÄildir. Bu durumu etkileyen
pek çok faktörden söz edilebilir. En genel ifadesiyle, sosyal çevre, biyolojik yapı ve zihinsel hazır olma
durumu bu farklılıÄın en temel etkenlerindendir. Bununla birlikte tüm bu farklılıklara raÄmen akıl, insanın
olduÄu her yerde nüfuzunu korumuÅtur.
Dinin kendisinin, insanın akılla olan bu yakın iliÅkisini yadırgamadıÄı hatta tavsiye ettiÄi bir gerçektir. Ä°slâm
düÅüncesi içerisinde de akıl, inananlar nezdinde nüfuz alanını daima muhafaza etmiÅtir. Ãünkü bizzat
Kur'an'da aklın insan için ehemmiyeti sık sık vurgulanmıŠve insanlara akıl yürütmeleri tavsiye edilmiÅtir.
Ãstelik Kur'an, muhatap olarak doÄrudan akıl sahiplerini almıÅ, zanna ve hevaya uyanları muhatap olarak
kabul etmemiÅtir. Böylece, dini anlama noktasında akıl, Ä°slâm dininin de bunu öngören ilkelerinin etkisiyle
ana kaynaklardan biri olarak kabul edilmiÅtir. Bu yönüyle akıl, tüm inananların mecburi dayanak noktası
olmakla birlikte, özellikle itikadî, siyasî ve fıkhî meselelere tatbik edilmesi, kiÅilerin zihniyet yapılarının
elverdiÄi ölçüde gerçekleÅmiÅtir. Bu yüzden bazı kimseler, akla diÄerlerine göre daha fazla önem vermiÅler
ve siyasî, itikadî ve fıkhî meselelerde farklı bir tavır geliÅtirmiÅlerdir. Ä°slâm düÅüncesinde aklın nüfuz alanını
geniÅleten bu kimseler, en genel olarak akılcı Åahsiyetler olarak isimlendirilecektir. Zira özellikle Hicrî
birinci asırda, aklın kullanımının sadece bazı gruplar ekseninde sınırlı kalmadıÄı görülmektedir. Henüz Hz.
Peygamber zamanında aklın nüfuzunu geniÅleten söylemlere yer verilmiÅ, sahabe içerisinden de pek çok
kimse bunu mecbur bırakan zihniyet yapıları gereÄi Kur'an'ın aklı kullanma konusundaki tavsiyelerini uyma
konusunda çaba göstermiÅlerdir. Ä°slâm düÅüncesi içerisinde akla verilen bu öneme raÄmen, sahip oldukları zihin yapısı gereÄi, aklın
kullanımını bir sorumluluk olarak göremeyen ve aklın bilgi kaynaÄı olarak kullanılmasını doÄru görmeyen
bazı kimseler tarafından aklın özellikle dini algılama noktasındaki nüfuzu yadırganmıÅtır. Bu durum aklın
Ä°slâm düÅüncesi içerisindeki hâkimiyet alanını tartıÅma mevzuu haline getirilmiÅtir. Aklın dini meseleler
üzerinde kullanımı Hicrî ikinci asırdan itibaren Ashâbu'l-Hadîs tarafından ciddi bir Åekilde tenkit edilmiÅtir.
Åüphesiz bu söylem biçiminin aklın Ä°slâm düÅüncesi içerisindeki yeri hakkındaki iddialarını bir zihniyet
sorunu olarak görmek gerekir. Ancak bu sorununun tezahürlerinin günümüze kadar uzanmıŠolması bizi
Ä°slâm düÅüncesi içerisinde varlıÄı göz ardı edilemeyen akılcı damarın tezahürlerini ortaya koymaya
yöneltmiÅtir.
Bu yönüyle öncelikle, biz bu çalıÅmamızda aklın kullanımının Hazreti Peygamber ile baÅlayan ve sahabe ve
tabiun ile devam eden toplumsal tezahürlerine, siyasî meseleler üzerinde özelikle Mürciî önderler tarafından
yürütülen ve akılcılık fikri gereÄi geliÅtirilen birlik ve eÅitlik fikrine ve îtikâdî meseleler üzerinde kafa
yormayı tercih eden tüm akılcı Åahsiyetlere ve fikirlerine yer vereceÄiz. Ardından Ä°slâm düÅüncesi içerisinde
akılcı zihin yapısıyla, dini doÄru anlama noktasında vazgeçilmez bir yeri olan ve akılcılıÄın önderlerinden
olan Ebû Hanife'nin zihin yapısının îtikâdî ve fıkhî görüÅleri üzerindeki tezahürlerinden bahsedeceÄiz.
Ãçüncü bölümde ise Ashâbu'r-Rey ve Ashâbu'l-Hadîs ekseninde gerçekleÅen ve Ebu Hanife ve ashabının
odak noktasını teÅkil ettiÄi farklılaÅmanın boyutlarını ortaya koymaya çalıÅacaÄız.
Beni bu konuyu çalıÅmaya teÅvik eden ve fikirleriyle bana her daim yön veren deÄerli danıÅman hocam Prof.
Dr. Hasan Onat'a, çalıÅmamın her aÅamasında desteÄini esirgemeyen ve konu hakkındaki çalıÅmalarından
çokça istifade ettiÄim kıymetli hocam Prof. Dr. Sönmez Kutlu'ya, deÄerli yardımlarından ötürü Prof.Dr.
Fatih Yahya Ayaz'a ve Doç Dr. Yusuf Gökalp'e teÅekkürlerimi sunarım. Son olarak desteÄini ve varlıÄını
her daim yanımda hissettiÄim çok deÄerli dostum Aygül Düzenli'ye, çalıÅmalarımın güçlüklerine katlanan ve
her daim destekçim olan sevgili eÅim Sadık Eren'e ve hayatım boyunca bana öÄrettiklerini en kıymetli
hazinem olarak gördüÄüm sevgili anne ve babama teÅekkürlerimi sunarım.Stok Kodu:9786257002295Boyut:135-210Sayfa Sayısı:270Baskı:1Basım Tarihi:2019-12Kapak Türü:KartonKağıt Türü:2.HamurDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.