9786059508230
537190
https://www.mdallstore.com/namaz-bilinci-3
Namaz Bilinci
7.50
Hz. Âdem (a.s)'dan Hz. Muhammed (a.s)'a kadar gönderilen tüm elçilerin ana gündemleri arasında namaz hep ilk sırada yer almıştır.
Kulluk ekseninde yol almayı insanın birincil hedefi olarak tayin eden İslam, namazsız bir şeriat vazetmemiştir. Su, ateş, toprak ve hava, nasıl ki hayatını devam ettirebilmesi için insanın zaruri olarak cismani ihtiyacıysa namaz da ruh için havaici asliyeden sayılmış ve idame, ikame ve eda edilmesi zorunlu kılınmıştır.
İnsan, kâinatı yaratan Allah ile ilişkilerini canlı tutarak ve sürekli onunla istişare içinde bulunarak kulluk ekseninde yol alabilir. Bu da namazla mümkün olur.
Namaz, ibadetlerin şahı ve zirveye çıkışın biletidir. Müslümanın ayrılmaz temel vasfıdır. Aynı zamanda İslami topluma mensubiyetin de belirleyici öğesidir. Namazı zayi ettiklerinde mensubiyetlerinin sorgulanmasından korkan münafıklar dahi inanmadıkları halde namaz kılmak zorunda kalmışlardır.
Mümin, yaşadığı toplumun sıkıntı, stres ve zorluklarından namazı vasıtasıyla huzur ve tatmini yakalar. Çünkü "Namaz, müminin miracıdır." Namazla melekût âlemine yükselen ruh, rabbiyle hemhal olur ve sükûn bulur.
Namaz, müminin mesuliyet çağına adım attığı günden öleceği güne kadar aksatmadan eda etmesi gereken bir ibadettir. Hayatın bir evresinde eda edilip akabinde geçilip gidilecek bir amel değildir. Bazen kılmak, bazen terk etmek ya da tembelce bir eda ile üşenerek kılmak müminin şanına yakışmaz. Ancak gösterişin egemen olduğu, pozitivizmin kıskacında maddeperest bir zihniyetin rotasını çizdiği günümüzde sanki namazsız bir din projesi üzerinde çalışılıyor.
Nefsi emmareye kendilerini mahkûm etmiş zavallılar, yarım saat bir köşeye çekilerek dua formunda namazı eda edeceklerini düşünüyorlarsa yanlış yerde duruyorlar. Namazı yok sayarak ancak dinin son ilmeğini çözmeye ahdetmiş odaklara hizmet ederler. Dini sulandırıp bulandırarak karanlık güruhlara zemin oluştururlar. Acı olansa çağın dava erlerini bu durumun pek rahatsız etmemesidir.
Namazı olmayan din, yok olur. Namazsız din projesi üzerinde çalışanlar evet, namazsız, niyazsız bir din oluşturabilirler. Bu mümkündür. Ama oluşturulan bu dinin adı İslam olmaz. Oluşturulan din, insanlığın bedbahtlığını arttırmaktan öte bir işlev görmeyen heva ve hevesin egemen olduğu sapkın bir din olur.
Namazı olmayan bir dinin özü kaybolmuş olur. Özünü yitiren bir dinin de bağlayıcılığı kalmaz. Kötülükler, hayatın her alanını kuşatır ve kötüler hayatın egemenleri olurlar. Namazsız dinin oluşturduğu atmosferde, kötülüklerin, çirkin, fahşa ve münker olan davranışların hayata dâhil olmasının önünde de hiçbir engel kalmamış olur.
Yüce Allah namazın temizleyici ve diriltici ruhunu dikkatlerimize sunarken şöyle buyuruyor: "Sana vahyolunan kitabı oku. Namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz insanı hayâsız ve münker olan, aklen ve şeran yerilmiş, yasaklanmış, sakıncalı görülmüş şeylerden alıkoyar."
Hz. Muhammed (a.s): "Din ilmek, ilmek çözülecektir. İlk çözülecek ilmek hükümdür. Son çözülecek ilmek ise namazdır" buyuruyor.
Dinin, son çözülecek olan ilmeği namazsa ve bugün çözülmesi için azami gayret gösteriliyorsa namazı birincil gündem maddelerimiz arasına almak durumundayız. Müslümanlar olarak oluşturulmak istenen sapkın ortamların bertaraf edilmesi için azami gayreti göstermeliyiz. Ümmetin, eski günlerinde olduğu gibi yeniden şahlanmasını istiyorsak, parlak günlerimizin yeniden gelmesini arzuluyorsak düştüğümüz yerden kalkıp, yürüyüşümüze tempo katmalıyız. Sağlam düğümü son noktadan koyup, dini yeniden ilmek, ilmek örmeliyiz.
Kulluk ekseninde yol almayı insanın birincil hedefi olarak tayin eden İslam, namazsız bir şeriat vazetmemiştir. Su, ateş, toprak ve hava, nasıl ki hayatını devam ettirebilmesi için insanın zaruri olarak cismani ihtiyacıysa namaz da ruh için havaici asliyeden sayılmış ve idame, ikame ve eda edilmesi zorunlu kılınmıştır.
İnsan, kâinatı yaratan Allah ile ilişkilerini canlı tutarak ve sürekli onunla istişare içinde bulunarak kulluk ekseninde yol alabilir. Bu da namazla mümkün olur.
Namaz, ibadetlerin şahı ve zirveye çıkışın biletidir. Müslümanın ayrılmaz temel vasfıdır. Aynı zamanda İslami topluma mensubiyetin de belirleyici öğesidir. Namazı zayi ettiklerinde mensubiyetlerinin sorgulanmasından korkan münafıklar dahi inanmadıkları halde namaz kılmak zorunda kalmışlardır.
Mümin, yaşadığı toplumun sıkıntı, stres ve zorluklarından namazı vasıtasıyla huzur ve tatmini yakalar. Çünkü "Namaz, müminin miracıdır." Namazla melekût âlemine yükselen ruh, rabbiyle hemhal olur ve sükûn bulur.
Namaz, müminin mesuliyet çağına adım attığı günden öleceği güne kadar aksatmadan eda etmesi gereken bir ibadettir. Hayatın bir evresinde eda edilip akabinde geçilip gidilecek bir amel değildir. Bazen kılmak, bazen terk etmek ya da tembelce bir eda ile üşenerek kılmak müminin şanına yakışmaz. Ancak gösterişin egemen olduğu, pozitivizmin kıskacında maddeperest bir zihniyetin rotasını çizdiği günümüzde sanki namazsız bir din projesi üzerinde çalışılıyor.
Nefsi emmareye kendilerini mahkûm etmiş zavallılar, yarım saat bir köşeye çekilerek dua formunda namazı eda edeceklerini düşünüyorlarsa yanlış yerde duruyorlar. Namazı yok sayarak ancak dinin son ilmeğini çözmeye ahdetmiş odaklara hizmet ederler. Dini sulandırıp bulandırarak karanlık güruhlara zemin oluştururlar. Acı olansa çağın dava erlerini bu durumun pek rahatsız etmemesidir.
Namazı olmayan din, yok olur. Namazsız din projesi üzerinde çalışanlar evet, namazsız, niyazsız bir din oluşturabilirler. Bu mümkündür. Ama oluşturulan bu dinin adı İslam olmaz. Oluşturulan din, insanlığın bedbahtlığını arttırmaktan öte bir işlev görmeyen heva ve hevesin egemen olduğu sapkın bir din olur.
Namazı olmayan bir dinin özü kaybolmuş olur. Özünü yitiren bir dinin de bağlayıcılığı kalmaz. Kötülükler, hayatın her alanını kuşatır ve kötüler hayatın egemenleri olurlar. Namazsız dinin oluşturduğu atmosferde, kötülüklerin, çirkin, fahşa ve münker olan davranışların hayata dâhil olmasının önünde de hiçbir engel kalmamış olur.
Yüce Allah namazın temizleyici ve diriltici ruhunu dikkatlerimize sunarken şöyle buyuruyor: "Sana vahyolunan kitabı oku. Namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz insanı hayâsız ve münker olan, aklen ve şeran yerilmiş, yasaklanmış, sakıncalı görülmüş şeylerden alıkoyar."
Hz. Muhammed (a.s): "Din ilmek, ilmek çözülecektir. İlk çözülecek ilmek hükümdür. Son çözülecek ilmek ise namazdır" buyuruyor.
Dinin, son çözülecek olan ilmeği namazsa ve bugün çözülmesi için azami gayret gösteriliyorsa namazı birincil gündem maddelerimiz arasına almak durumundayız. Müslümanlar olarak oluşturulmak istenen sapkın ortamların bertaraf edilmesi için azami gayreti göstermeliyiz. Ümmetin, eski günlerinde olduğu gibi yeniden şahlanmasını istiyorsak, parlak günlerimizin yeniden gelmesini arzuluyorsak düştüğümüz yerden kalkıp, yürüyüşümüze tempo katmalıyız. Sağlam düğümü son noktadan koyup, dini yeniden ilmek, ilmek örmeliyiz.
- Açıklama
- Hz. Âdem (a.s)'dan Hz. Muhammed (a.s)'a kadar gönderilen tüm elçilerin ana gündemleri arasında namaz hep ilk sırada yer almıştır.
Kulluk ekseninde yol almayı insanın birincil hedefi olarak tayin eden İslam, namazsız bir şeriat vazetmemiştir. Su, ateş, toprak ve hava, nasıl ki hayatını devam ettirebilmesi için insanın zaruri olarak cismani ihtiyacıysa namaz da ruh için havaici asliyeden sayılmış ve idame, ikame ve eda edilmesi zorunlu kılınmıştır.
İnsan, kâinatı yaratan Allah ile ilişkilerini canlı tutarak ve sürekli onunla istişare içinde bulunarak kulluk ekseninde yol alabilir. Bu da namazla mümkün olur.
Namaz, ibadetlerin şahı ve zirveye çıkışın biletidir. Müslümanın ayrılmaz temel vasfıdır. Aynı zamanda İslami topluma mensubiyetin de belirleyici öğesidir. Namazı zayi ettiklerinde mensubiyetlerinin sorgulanmasından korkan münafıklar dahi inanmadıkları halde namaz kılmak zorunda kalmışlardır.
Mümin, yaşadığı toplumun sıkıntı, stres ve zorluklarından namazı vasıtasıyla huzur ve tatmini yakalar. Çünkü "Namaz, müminin miracıdır." Namazla melekût âlemine yükselen ruh, rabbiyle hemhal olur ve sükûn bulur.
Namaz, müminin mesuliyet çağına adım attığı günden öleceği güne kadar aksatmadan eda etmesi gereken bir ibadettir. Hayatın bir evresinde eda edilip akabinde geçilip gidilecek bir amel değildir. Bazen kılmak, bazen terk etmek ya da tembelce bir eda ile üşenerek kılmak müminin şanına yakışmaz. Ancak gösterişin egemen olduğu, pozitivizmin kıskacında maddeperest bir zihniyetin rotasını çizdiği günümüzde sanki namazsız bir din projesi üzerinde çalışılıyor.
Nefsi emmareye kendilerini mahkûm etmiş zavallılar, yarım saat bir köşeye çekilerek dua formunda namazı eda edeceklerini düşünüyorlarsa yanlış yerde duruyorlar. Namazı yok sayarak ancak dinin son ilmeğini çözmeye ahdetmiş odaklara hizmet ederler. Dini sulandırıp bulandırarak karanlık güruhlara zemin oluştururlar. Acı olansa çağın dava erlerini bu durumun pek rahatsız etmemesidir.
Namazı olmayan din, yok olur. Namazsız din projesi üzerinde çalışanlar evet, namazsız, niyazsız bir din oluşturabilirler. Bu mümkündür. Ama oluşturulan bu dinin adı İslam olmaz. Oluşturulan din, insanlığın bedbahtlığını arttırmaktan öte bir işlev görmeyen heva ve hevesin egemen olduğu sapkın bir din olur.
Namazı olmayan bir dinin özü kaybolmuş olur. Özünü yitiren bir dinin de bağlayıcılığı kalmaz. Kötülükler, hayatın her alanını kuşatır ve kötüler hayatın egemenleri olurlar. Namazsız dinin oluşturduğu atmosferde, kötülüklerin, çirkin, fahşa ve münker olan davranışların hayata dâhil olmasının önünde de hiçbir engel kalmamış olur.
Yüce Allah namazın temizleyici ve diriltici ruhunu dikkatlerimize sunarken şöyle buyuruyor: "Sana vahyolunan kitabı oku. Namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz insanı hayâsız ve münker olan, aklen ve şeran yerilmiş, yasaklanmış, sakıncalı görülmüş şeylerden alıkoyar."
Hz. Muhammed (a.s): "Din ilmek, ilmek çözülecektir. İlk çözülecek ilmek hükümdür. Son çözülecek ilmek ise namazdır" buyuruyor.
Dinin, son çözülecek olan ilmeği namazsa ve bugün çözülmesi için azami gayret gösteriliyorsa namazı birincil gündem maddelerimiz arasına almak durumundayız. Müslümanlar olarak oluşturulmak istenen sapkın ortamların bertaraf edilmesi için azami gayreti göstermeliyiz. Ümmetin, eski günlerinde olduğu gibi yeniden şahlanmasını istiyorsak, parlak günlerimizin yeniden gelmesini arzuluyorsak düştüğümüz yerden kalkıp, yürüyüşümüze tempo katmalıyız. Sağlam düğümü son noktadan koyup, dini yeniden ilmek, ilmek örmeliyiz.Stok Kodu:9786059508230Boyut:135-210Sayfa Sayısı:112Baskı:1Basım Tarihi:2018-04Kapak Türü:KartonKağıt Türü:2.HamurDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.