9789758612567
396819
https://www.mdallstore.com/simgeler-sozlugu
Simgeler Sözlüğü
104.00
Simgelerin de bir amacı vardır: Zamanın tersine çevrilmezliğine başkaldırmak ve insanı, tanrıların mitsel kahramanların başlangıç zamanına taşımak, geçmişi yakalamak gele-ceği kurmak gibi. Çoğunluk sömür düzeninde tüketilemeyen, ne olduğu kendi sessizliğinde saklı bulunan, yeri-zamanı geldiğinde dışa vuracak olan hiçliğin kimliklendirilmiş biçimleri olarak çıkarlar karşımıza simgeler. Bir şeyin nasıl varlığa geldiğini-nasıl beslenip büyütüldüğünü anlatan karmaşık birer kültür gerçekliğidirler. Her şeyin insanla konuşmasını sağlayan şifre alfabe nin harfleridir bir bakıma ya da hiçliğin çocuklar; eyleme geçtiklerinde, yani güncellendiklerinde yaşamın sertliğini alırlar ve dünyayı bizim için daha yaşanılası bir yer yaparlar.
İnsanın bireysel özü, kendi içindedir ama onun bilinebilmesi için kendi dışıyla nesnel ilişkiye girmesi koşuldur; çünkü bireysel öz, nesnel ilişkide okunabilir : bu yolla bireysel öz, kendini toplumsal öze taşır: toplumsal öz, yok sayılmamak için sevgi, acı, neşe, v.b duygu düşünce durumlarıyla kendini simge biçiminde güncelleştirir: artık o, yadsınmaz bir toplumsallıktır.
Hiçbir şeye sahip olmayan insan önce kendi varlığını taşımasını öğrendi; sonra doğanın dilini, yani simge dilini duyular yoluyla çözdü: Gökyüzünün berraklığında sevgi-aşkı siyahlığında korkuyu gördü. Rüzgarın alçalıp yükseldiğinde, yıldızların yanıp sönüşünde, gündüz ile gecenin yer değiştirişinde hikmeti aradı. Doğanın çıkardığı her seste simgeleri keşfetti; simgelerin tamamında sözün sırrına erdi. Evreni küçük bir noktaya, küçük bir nokta olarak algıladıkları kendilerini verene dönüştürdüklerinde sonsuz boşluktan ya da varlıkların özünden hakikat üretti.
Hakikatin izinde varlığın da yokluğun da bir olduğunu ya da iyilik ile kötülüğün eş olduğunu öğrendi.
Yaşamdan uzaklaşırsan simge senden sakınır; hiçlik seninle alay eder; yaşam kendi oyununu oynadığında hiçlik simge doğurup kendi geleceğini seyreder; yaşamın kendi oyunu ölüm tarafından kuşatılmış bir sahnede oynanan bir trajedidir çoğunlukla. Bu trajedide her simge tutunulacak bir daldır.
İnsanın bireysel özü, kendi içindedir ama onun bilinebilmesi için kendi dışıyla nesnel ilişkiye girmesi koşuldur; çünkü bireysel öz, nesnel ilişkide okunabilir : bu yolla bireysel öz, kendini toplumsal öze taşır: toplumsal öz, yok sayılmamak için sevgi, acı, neşe, v.b duygu düşünce durumlarıyla kendini simge biçiminde güncelleştirir: artık o, yadsınmaz bir toplumsallıktır.
Hiçbir şeye sahip olmayan insan önce kendi varlığını taşımasını öğrendi; sonra doğanın dilini, yani simge dilini duyular yoluyla çözdü: Gökyüzünün berraklığında sevgi-aşkı siyahlığında korkuyu gördü. Rüzgarın alçalıp yükseldiğinde, yıldızların yanıp sönüşünde, gündüz ile gecenin yer değiştirişinde hikmeti aradı. Doğanın çıkardığı her seste simgeleri keşfetti; simgelerin tamamında sözün sırrına erdi. Evreni küçük bir noktaya, küçük bir nokta olarak algıladıkları kendilerini verene dönüştürdüklerinde sonsuz boşluktan ya da varlıkların özünden hakikat üretti.
Hakikatin izinde varlığın da yokluğun da bir olduğunu ya da iyilik ile kötülüğün eş olduğunu öğrendi.
Yaşamdan uzaklaşırsan simge senden sakınır; hiçlik seninle alay eder; yaşam kendi oyununu oynadığında hiçlik simge doğurup kendi geleceğini seyreder; yaşamın kendi oyunu ölüm tarafından kuşatılmış bir sahnede oynanan bir trajedidir çoğunlukla. Bu trajedide her simge tutunulacak bir daldır.
- Açıklama
- Simgelerin de bir amacı vardır: Zamanın tersine çevrilmezliğine başkaldırmak ve insanı, tanrıların mitsel kahramanların başlangıç zamanına taşımak, geçmişi yakalamak gele-ceği kurmak gibi. Çoğunluk sömür düzeninde tüketilemeyen, ne olduğu kendi sessizliğinde saklı bulunan, yeri-zamanı geldiğinde dışa vuracak olan hiçliğin kimliklendirilmiş biçimleri olarak çıkarlar karşımıza simgeler. Bir şeyin nasıl varlığa geldiğini-nasıl beslenip büyütüldüğünü anlatan karmaşık birer kültür gerçekliğidirler. Her şeyin insanla konuşmasını sağlayan şifre alfabe nin harfleridir bir bakıma ya da hiçliğin çocuklar; eyleme geçtiklerinde, yani güncellendiklerinde yaşamın sertliğini alırlar ve dünyayı bizim için daha yaşanılası bir yer yaparlar.
İnsanın bireysel özü, kendi içindedir ama onun bilinebilmesi için kendi dışıyla nesnel ilişkiye girmesi koşuldur; çünkü bireysel öz, nesnel ilişkide okunabilir : bu yolla bireysel öz, kendini toplumsal öze taşır: toplumsal öz, yok sayılmamak için sevgi, acı, neşe, v.b duygu düşünce durumlarıyla kendini simge biçiminde güncelleştirir: artık o, yadsınmaz bir toplumsallıktır.
Hiçbir şeye sahip olmayan insan önce kendi varlığını taşımasını öğrendi; sonra doğanın dilini, yani simge dilini duyular yoluyla çözdü: Gökyüzünün berraklığında sevgi-aşkı siyahlığında korkuyu gördü. Rüzgarın alçalıp yükseldiğinde, yıldızların yanıp sönüşünde, gündüz ile gecenin yer değiştirişinde hikmeti aradı. Doğanın çıkardığı her seste simgeleri keşfetti; simgelerin tamamında sözün sırrına erdi. Evreni küçük bir noktaya, küçük bir nokta olarak algıladıkları kendilerini verene dönüştürdüklerinde sonsuz boşluktan ya da varlıkların özünden hakikat üretti.
Hakikatin izinde varlığın da yokluğun da bir olduğunu ya da iyilik ile kötülüğün eş olduğunu öğrendi.
Yaşamdan uzaklaşırsan simge senden sakınır; hiçlik seninle alay eder; yaşam kendi oyununu oynadığında hiçlik simge doğurup kendi geleceğini seyreder; yaşamın kendi oyunu ölüm tarafından kuşatılmış bir sahnede oynanan bir trajedidir çoğunlukla. Bu trajedide her simge tutunulacak bir daldır.Stok Kodu:9789758612567Boyut:175-235Sayfa Sayısı:1339Basım Yeri:İstanbulBaskı:1Basım Tarihi:2010-06Kapak Türü:KartonKağıt Türü:2.HamurDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.