9789944339008
398404
https://www.mdallstore.com/zamanin-otesinde-bulusma
Zamanın Ötesinde Buluşma
17.36
Avusturya kentlerinden Salzburg'da bir şatoda çeşitli ülkelerden edebiyat profesörleri, öğretim üyeleri, sanatçı ve yazarlar buluşmuştu. "Sokak lambalarının ışıl ışıl aydınlattığı yoldan geçip, şatonun karşısındaki dar patikadan ilerleyen edebiyatçılar koyu bir sohbete başlamıştı.
Birbirlerini tanımak için akıllarına gelen soruları sıraya sokmaktaydılar. Çoğu, Avrupa sınarları ve Akdeniz havzası içindeki ülkelerden gelmiş olan bu edebiyat hocaları, meslekten gelen farklı kültürleri öğrenme arzusuyla, kendi gelenek ve kültürlerinin ilginç yanlarını birbirlerine anlatıyor, çalıştıkları üniversiteler, bölümleri ve verdikelri dersler hakkında bilgi alışverişi yapıyorlardı. Bahreynli Munera, Yunanistanlı Helen, İsraille Hana, Matalı Stella, İtalyan Sophia ve Gediz, aralarında Boşnak Emir'i de alıp, ellerindeki haritaya adım adım izleyerek kente doğru grup halinde ancak sık sık ikişerli yoğun konuşmalara girerek ilerlemekteydiler. Birbirlerini ve yabancı kültürleri tanıma telaşıyla, kentin içine doğru akan nehrin kıyısını izleyen yola paralel arkadaki ikinci caddede, ara sıra dükkanlara göz ucuyla bakıp, uzun zaman yol almışlardı..."
Ancak şatodaki günleri hep böyle tek düze, sessiz ve sakin geçmiyordu edebiyatçıların.
Bazen romanın ne olup ne olmadığı, bazen de kültürel farklılıklardan derin tartışmalara giriyorlar, ortaklaşa yazmaya kalkıştıkları roman üzerinde çalışıyorlardı. Ancak kesin olan bir şey varsa o da; Boşnak Emir ile Türk Gediz'in yüreklerinden aynı nehrin akıp gitmeye başlamasıydı.
"O gün öğle yemeğinden sonra, Emir'le Gediz dolaşmaya çıktılar, şatonun çevresinde akan su boyunca yürüdüler. İçlerinde, yüreklerinden geçen hafif bir sızı vardı. Ayrılmaları yaklaşmıştı. Emir Gediz'den kendisine şiirlerinden birkaçını okumasını istedi. O da, Gediz'e bir iki şiirini beceriksiz bulduğu satırlarda söze döktü. Küçük evlerin arasından geçip yemyeşil bahçelere doğru yürüyüş yaptılar."
Sonra ne mi oldu: "Sevgi kuşlar gibi uçtu, onları da taktı kanatlarına..."
Tüm yaşananlar sanki zamanın ötesinde bir buluşmaydı...
Birbirlerini tanımak için akıllarına gelen soruları sıraya sokmaktaydılar. Çoğu, Avrupa sınarları ve Akdeniz havzası içindeki ülkelerden gelmiş olan bu edebiyat hocaları, meslekten gelen farklı kültürleri öğrenme arzusuyla, kendi gelenek ve kültürlerinin ilginç yanlarını birbirlerine anlatıyor, çalıştıkları üniversiteler, bölümleri ve verdikelri dersler hakkında bilgi alışverişi yapıyorlardı. Bahreynli Munera, Yunanistanlı Helen, İsraille Hana, Matalı Stella, İtalyan Sophia ve Gediz, aralarında Boşnak Emir'i de alıp, ellerindeki haritaya adım adım izleyerek kente doğru grup halinde ancak sık sık ikişerli yoğun konuşmalara girerek ilerlemekteydiler. Birbirlerini ve yabancı kültürleri tanıma telaşıyla, kentin içine doğru akan nehrin kıyısını izleyen yola paralel arkadaki ikinci caddede, ara sıra dükkanlara göz ucuyla bakıp, uzun zaman yol almışlardı..."
Ancak şatodaki günleri hep böyle tek düze, sessiz ve sakin geçmiyordu edebiyatçıların.
Bazen romanın ne olup ne olmadığı, bazen de kültürel farklılıklardan derin tartışmalara giriyorlar, ortaklaşa yazmaya kalkıştıkları roman üzerinde çalışıyorlardı. Ancak kesin olan bir şey varsa o da; Boşnak Emir ile Türk Gediz'in yüreklerinden aynı nehrin akıp gitmeye başlamasıydı.
"O gün öğle yemeğinden sonra, Emir'le Gediz dolaşmaya çıktılar, şatonun çevresinde akan su boyunca yürüdüler. İçlerinde, yüreklerinden geçen hafif bir sızı vardı. Ayrılmaları yaklaşmıştı. Emir Gediz'den kendisine şiirlerinden birkaçını okumasını istedi. O da, Gediz'e bir iki şiirini beceriksiz bulduğu satırlarda söze döktü. Küçük evlerin arasından geçip yemyeşil bahçelere doğru yürüyüş yaptılar."
Sonra ne mi oldu: "Sevgi kuşlar gibi uçtu, onları da taktı kanatlarına..."
Tüm yaşananlar sanki zamanın ötesinde bir buluşmaydı...
- Açıklama
- Avusturya kentlerinden Salzburg'da bir şatoda çeşitli ülkelerden edebiyat profesörleri, öğretim üyeleri, sanatçı ve yazarlar buluşmuştu. "Sokak lambalarının ışıl ışıl aydınlattığı yoldan geçip, şatonun karşısındaki dar patikadan ilerleyen edebiyatçılar koyu bir sohbete başlamıştı.
Birbirlerini tanımak için akıllarına gelen soruları sıraya sokmaktaydılar. Çoğu, Avrupa sınarları ve Akdeniz havzası içindeki ülkelerden gelmiş olan bu edebiyat hocaları, meslekten gelen farklı kültürleri öğrenme arzusuyla, kendi gelenek ve kültürlerinin ilginç yanlarını birbirlerine anlatıyor, çalıştıkları üniversiteler, bölümleri ve verdikelri dersler hakkında bilgi alışverişi yapıyorlardı. Bahreynli Munera, Yunanistanlı Helen, İsraille Hana, Matalı Stella, İtalyan Sophia ve Gediz, aralarında Boşnak Emir'i de alıp, ellerindeki haritaya adım adım izleyerek kente doğru grup halinde ancak sık sık ikişerli yoğun konuşmalara girerek ilerlemekteydiler. Birbirlerini ve yabancı kültürleri tanıma telaşıyla, kentin içine doğru akan nehrin kıyısını izleyen yola paralel arkadaki ikinci caddede, ara sıra dükkanlara göz ucuyla bakıp, uzun zaman yol almışlardı..."
Ancak şatodaki günleri hep böyle tek düze, sessiz ve sakin geçmiyordu edebiyatçıların.
Bazen romanın ne olup ne olmadığı, bazen de kültürel farklılıklardan derin tartışmalara giriyorlar, ortaklaşa yazmaya kalkıştıkları roman üzerinde çalışıyorlardı. Ancak kesin olan bir şey varsa o da; Boşnak Emir ile Türk Gediz'in yüreklerinden aynı nehrin akıp gitmeye başlamasıydı.
"O gün öğle yemeğinden sonra, Emir'le Gediz dolaşmaya çıktılar, şatonun çevresinde akan su boyunca yürüdüler. İçlerinde, yüreklerinden geçen hafif bir sızı vardı. Ayrılmaları yaklaşmıştı. Emir Gediz'den kendisine şiirlerinden birkaçını okumasını istedi. O da, Gediz'e bir iki şiirini beceriksiz bulduğu satırlarda söze döktü. Küçük evlerin arasından geçip yemyeşil bahçelere doğru yürüyüş yaptılar."
Sonra ne mi oldu: "Sevgi kuşlar gibi uçtu, onları da taktı kanatlarına..."
Tüm yaşananlar sanki zamanın ötesinde bir buluşmaydı...Stok Kodu:9789944339008Boyut:135-195Sayfa Sayısı:287Baskı:1Basım Tarihi:2006-04Kapak Türü:KartonKağıt Türü:2.HamurDili:Türkçe
- Yorumlar
- Yorum yazBu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.